9 Ocak 2011 Pazar

Giriş / Hikaye

selam, bu siteyi oluşturma sebebim; yazdığım hikayeleri, şiirleri paylaşmak. bazen de eleştirilerimi uzun uzun yazmak. kafam nereye eserse. aşağı da paylaşacağım hikaye benim ilk hikayem. mekânı anlatmamışım fazla, hani barın arka kapısı, barın yanındaki ara sokak olan yerler vardır ya. öyle bir yerde arka kapısının yanında artık şişelerin yanında palyaço. palyaço tom waits olsa çok güzel olur. arkadaki müzik ol' '55 olsa mükemmel olur. kadınlara sevmediğiniz ama seksi bulduklarınızı ekleyin, aslan terbiyecisi sevmediğiniz iri adam. çöp toplayıcısı bey de sinirinin bulunduğu, ama söyleyemediğin, sana iyi davranan ama aslında gölgelenen. freud'umsu bir tavırla sizin sinirlerinizi alabilir, belki. emin değilim.

~~


Eline ilk sigarasını alıp müzik dinlediği zaman 16 yaşındaydı. Kâğıdın içine hapsolmuş bir tütünü içine çekerek hayal kuruyordu. Kesinlikle tatmin edici bir şey değildi bu. 2 seneden beri aynı şeyleri yapıyordu. Yine saat gece 2 gibi elinde sigarası kafasında büyük babasından kalan şapkasıyla; barın arka kapısına sırtını yaslamış; orada çalan zengin müziklerini dinliyordu. Her sigarasından nefes alışında kemana, piyanoya dokunuyordu. Sigarası yavaş yavaş bitiyordu. Her zamanki gibi son nefesi çekmedi sigarayı boynunda söndürdü. Ruhu bedeninden çıkarak barın içerisine girdi. Pahalı kadınlara dokundu. Zengin züppeleri dövdü. Tadı güzel içkileri içti. Güzel kokulu sigaralarından nefes çekerken; kendini yine dayak yerken buldu. Bir sirkte hissetmişti kendini. Dövülürken oyuncular farklı sahne aynıydı. Bir takım insanlar gülüyor ve aslan terbiyecisi; bezmiş palyaçoyu dövüyordu. Saçma mutluluk vardı palyaçonun üzerinde. Gözlerinde yaş içinde mutluluk. Senkronize olamamıştı bedeniyle asla. Onu üzen aslında güzel kadınların onun dayak yemesini izlemesi değil ona bakıp acıyan insanların ona yardım etmemesiydi. Güzel silikonlu kadınlar her zaman gelir aynı fiyatta sevişir ve giderlerdi. O dostlar az gelirdi. Büyük terbiyeciden korkarak kaçan evcilleştirilmiş aslanlardan farkları yoktu adeta. Yeterince dayağı yedikten sonra fahişeler gitti terbiyeci kulisine çekildi. Bakıcı geldi, palyaçoyu kaldırmaya çalıştı, yine beceremedi;

-Gazete mi muz kabukları mı?
-Ne?
-Bugün ki yorganın ne olsun evlat?
-Bulutlar olsun isterdim, ancak onlarda yalnız bırakmışlar beni. Beni zehirlemek için sıktıkları kokular olsun yorganım. Ruhum tekrar çıkar o zaman yukarı ve daha fazla oynaşırım piyanomla.
-Bu felsefi konuşman bir yere varacak mı evlat?
-Hayır.. Yoktum ben zaten.. Senin için bir şey etmiyorum. Sen eve gidip karınla sevişemeyecek ardından ucuz bir fahişeye giderek stresini atarak eve gideceksin masum maskeni takarak çocuklarının başını okşayıp yanağını öpeceksin onları uyurken sevsen bile uyanık olmalarını dileyeceksin gizli kahramanlığın görünsün isteyeceksin.. Hayır.. Sen de benim için bir şey etmiyorsun.. Sana nasıl laf çaktığımı düşünerek son dal sigaramı içeceğim. Ardından yoldan geçen kadınlara sataşacağım polis gelecek beni döverek sıcak hapishanesine alacak.. Hayır.. Bu konuşmam ikimiz içinde önemsiz boşuna yoruyorum ağzımı. Siktir git!
-*Kısık sesle* .ros. çocuğu…

1 yorum: