28 Şubat 2011 Pazartesi

Blue Skies

Şöyle güzel bir hikaye yazıp; bazı dergilere gönderme niyetindeyim. Biraz onla uğraştığım için boşladım siteyi. Bir hikayemsi bir şey yazdım. Dil bilgisi hataları olabilir. Afyonum patlamamış zaten. Neyse.

-


Gökyüzü, bütün maviliği ile karşımdaydı. Bu anları çok az yakalıyordum. Hayır efendim. Ben bir hapishane de suçlu değilim. Ve gururla söyleyebilirim ki; hayatımda haram lokma yemedim.
Ben Abidin. Bir maden ocağında işçiyim. İznim yok değil. Ayda 4 günlük iznim var. İşlerin yoğun olmadığı zaman izin alabiliyorum. Ve izninizle bu vakitlerde ne hayatın anlamını düşünürüm. Ne de gökyüzüne bakarım.
Eğer hayatın anlamını öğrenmek istersem; ya da düşünürsem; maden ocakları mükemmel bir yerdir. İnsanoğlu alışarak yaptığı fiziksel şeyden; bağımsız olarak; hayal kurabilir, düşünebilir.
Aklınıza ne geldi bilmem. Benim de başta geldi güldüm. Ama öyle değil. Bir yiğenim var. Memed. 14 yaşında eşşek sıpası. Bi' yandan düşünüyor, bi'yandan oyun oynuyor. Diyor; "Bak amca, şimdi adam şurdan çıkar kesin."
Tabii bunun pratikten doğan fikirlerle alakası yok. Memed'in konusunun var. Bizim konu alışkanlıkla ilgili. Haftada bir, patronun en yakın adamlarından biri gelir, bizim şef ile görüşür, gider.
Şef bizim aslında enişte. Kuzenim Nehir'in beyi. Bu işe girmemde de çok yardımcı oldu. Allah razı olsun. Şef bunla görüşürken yanında bir adam da çağırır. Neden bilmiyorum.
Zaten ocakların dışında, yakında; bir ofis gibi bir şey var. Binadan bağımsız. Dışarıdan bakıyorsun oda gibi. Revir sanki. Orada görüşür bizimkiler. Kapının dışında bir de, Patron yakını'nın adamı var.
Arif. Arif ile biz dışarıda dururuz. İçeride iki adam daha varmış. Arif ile dışarıda durur sigara içeriz. Arif Cemal içer. Eskiden ben de içerdim; ama askerden geldikten sonra tadı bir değişti.
Bana ikram eder. Alır bir tane yakarım. Bir tane ama. Vücüduma hakimimdir. Bir taneden fazla içmem. Hem maden öksürtür. Hem de bu meret. Neyse. Bu sıralar da Arif'in afyonu patlamışsa konuşuruz.
Patlamamışsa bütün doğallığı ve güzelliği ile gökyüzüne bakarım. Etkilenirim. Arif dumanı yüzüme üflemeye çalışır. Küfrederim orospu çocuğuna bulutları kirletiyor diye.
Şef ile çıkarken dışarı da bakarım. Karanlığın etrafından birden mükemmel mavilikte gökyüzü. İşte kafamda o zaman akustik bir gitar çalmaya başlar. Bi' tane minik velet var. Memed izletti. Göt kadar boyuyla neler çalıyor.
Bir de savaş çıkınca. Buranın asıl patronu, gâvur. Askerler geldi. Patron vatan hainliği yapıp, buraya saklayabilirmiş askerleri. Ben askerliği komando yaptım diye; verdiler elime silahı. Giydirttiler kuşaklarını.
Neyse, birazdan çıkıp gökyüzüne bakacağım. Ondan sonra vurulurum heralde. Vurulunca kendimi yere bırakır; bilinçli ve kasıtlı olarak ölürüm. Bu mektubu kömürlerden yaptığım minik heykellerim için bırakıyorum.
Komutan söz verdi; bunları askeri müzeye koyacakmış şehit olursam. Haydi hayırlısı. Annemin ellerinden öperim.

-

Blue skies; over my head.
Give me another reason; to get out of bed.
Blue skies; shine on my face.
Give me another woman; to take her place.

Tom Waits yeni albüm çıkartıyor ya. Çok heyecanlıyım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder